Murun Köyü
  Yöremizden Kesintiler
 


 
 
Kutsal dağ SILBUS

 
 
   
 
Klampox´dan Tari ve Sılbus
Aşağıda görünen Yayladere (eski Xolxol köyü)  ilçesidir
 
   
Jı xızırê Sılbusê ra dua

Ya xızırê Sılbusê! Xudîyê bêkesan
jı mıra şayan be!
Kalım ıdî. Tênê mame.
Ketıme bextê te.
Yaaaaa xızırê xızıran jı mınra yardım ke
Çı dıbî zarên mın jı mıra êdî şunda weyn.
Ya xızır!
Çıma, ew daxazîya mın çend salın lı darê da
wer gıredayî maye?
Gegan bawer dıkım ku, te jî ez bîrkırıme!
Ya xızır!! Husênê mın bawê ser terkîya hespê xwe yê sîs û jı mınra şunda weyn.
Tenê carıkê bı çawê saxî wî bıbînım bese!
Ya xızır me bîrmeke
Türkçe tercümesi:
Sılbus Hızırına Dua

Eyy Sılbusın Hızırı, Düşkünlerin sahibi.
Hızırların şahı bana bir kez daha görün.
Yaşlandım ve tek başıma kaldım buralarda.
Düşmüşüm bahtına
Ya hızır bana yardımcı ol
Çocuklarımı bana geri getir.
Ya Hızır.
Dileğim yıllardır düğümlenmis kalmış şu ağaçta
Bazen senin de beni unuttuğunu düşünüyorum
Ey Hızır Hüseynimi beyaz atının terekesine al
ve bana geri getir!
Ölmeden bir kez olsun onu göreyim onu.
Ya hızır bizi unuttma
 
   
  Yukardaki yakarış Sılbusin 3000 metre yüksekliğindeki doruğunda annelerin yaptığı tipik bir dua örneğidir. Yöre insanları hasret ve dertlerinin son bulması icin Sılbus dağının Hızırından yardım isterler. İnaca göre Sılbus hızırın mekanıdır. İnsanlar onun beyaz bir atın üstünde yıldirım hızıyla düşkünlerin imdadına geldiğine inanirlar. O fakirin, çaresizin ve düşkünün dostudur. Yöre insanı alevi olsun, suni veya hristiyan olsun burayı ziyaret ederler. İsteklerini bu dağın başında mum yakarak ve ip bağlıyarak dile getirirler. Sılbus eskiden bu yörde yaşayan hristiyan Ermenilerin de en önemli ziyaret yeri idi. Doğanın bu şekilde kutsanması hristiyanlık ve islam öncesi inançlardan kaynaklanır.    
 
 


Sılbus'un doruğunda dilek ağacı
 
 

S
ılbus'un ikinci zirvesi kahverengi taşlarla
örtülüdür
 
 
Eskiden kurbanlar Sılbus'un yüksek zirvesine getirilir ve orda kurban edilirlerdi. Son yıllarda kurbanlar aşağıda bulunan çeşmenin başında kesiliyor.

Yayladere ve Nazmiye sınırında bulunan Sılbusun ikinci zirvesinin kuzey yamacında auğustos da dahi kar erimez. Yılların karı bir birine kavuşur. Zirveye tırmandıkca evliya görünümü arzeden dikilmiş taşlar insani mistik bir ruh haline sokar. Bu taşları dikenler kalplerinden isteklerini dile getirirler ve bu isteğin yerine geleceğine inanırlar.
 
 
Doruğa tırmanırken dikilen taşlar
 
Sılbusun 2. doruğunda auğustosta bile kar erimez
 

Sılbus ve Tari dağlari ikiz kardeş gibi yanyana göklere uzanırlar. Yöre insanları onların birbirine kızgın iki kardeşe benzetirler. Halk arasında anlatılan mitolijik hikayelere göre; Bölgenin yabancı isgalciler tarafınden elegeçirilmek istendiği bir savaşta,
Sılbus' tan düşman güclerine ateş eden topların seslerı duyulmuştur. Sılbus düşmana direnirken,Tari kardeşinin yardımına gelmez. Kendisini yalnız bıraktığı için Sılbusun beduasına uğrar. Bu bedua nedeniyle Tari'nin zirvesi günün birinde darmadağan olur. Gerçektende Tar'inin tepesi zirveden ziyade bir düzlüğü andırır.


Sılbus Peri Vadisinin en önemli ziyertidir. Sılbus'un tepesinde onlarca insanın geceleri barınabileceği

 
 

sığınma yerleri onlarca yıldır bozulmamış bir şekilde duruyorlar.
İnsanlar üç kez Sılbus'un doruğuna ç ıktıklarında inançlarına göre görevlerini yerine getirmiş sayılırlar.
Eskiden insanlar yük hayvanları ile ihtiyaçlarını beraberinde alıp, bir gece dorukta yatarlarmış. Bugün bunu yapan köyler hala mevcutdur. Sılbus'un doruğu soğuk olduğu için taşlarla çevrilmis üstü açık bölmeler yapılmıştır. Bu bölmelerde beraberinda getirdikleri cacım ve yorganlarla sabahlarlarmış. Geceleri türkü söyleyip oynarlarmıs. En güzel yanı ise sabahleyin Sılbusun doruğunda şafakla gün doğuşunu yakalamak olsa gerek.
 
 
Sılbus veya Surp Luys

2004 Nisan ayında Sılbus
http://www.bolsohays.comsayfasından Sılbus veya Ermenicesi Surp Luys (Kutsal ışık) dağının geçmişte komşularımız Ermeniler için önemini anlatan bir bölümü buraya aktarıyoruz:   
 
 
Sılbus'un doruğundan dilek taşları ve güneye bakış
 
 
 
Sılbus'un 2500 m yüksekliklerinde ağustost ayında  bir çicek  2006
 
 
   
 
   
 

 

 

 

 

 

 

 

 
„Vartavat Kigi’da da büyük bir coşkuyla kutlanırdı. Bu kentin batısında , Dersim yakınlarında sivri , çift zirveli Surp Luys (Kutsal Işık) dağı yükselir.Bu yöre halkının dağa saygısı o kadar büyüktür ki en büyük yemini ‘Surp Luys‘ un zirvesi üzerine ederler, bu dağda , adak günlerinde doğanların Tanrı vergisi kabiliyetler taşıdığına inanırlar ve onları Varteres (Gül Yüzlü) adıyla vaftiz ederlerdi. Surp Luys dağı ziyareti ise başlı başına bir törendi. İnsanlar günler öncesinde adak hazırlıklarına baslarlardı. Temizlik yaparlar , bayramlık giysi ve çamaşırları ortaya çıkarır, katı yiyecekler ve lavaş (tandırda pişirilen yufka ekmeği) hazırlar, yoksullara yiyecek ve giyecek armağan ederlerdi. Dargın veya küskünler barışmadıkça adağın kabul edilmeyeceğine inanırlardı. Pazar günü , güneşin doğuşundan çok önce yayan yola çıkılır,  kadın ve kızlar çoğu kez yalınayak yürürdü. Tanyeri ağarmadan Soğukpınara (Pagakhpür) varılıp kahvaltı hazırlanırdı. Pınara ilk ulaşanın diğerlerini ıslatma hakkı doğardı. Daha sonra, söğütlerle kaplızirveye bir saate ulaşırlar, agaçların kutsallığına inandıklarindan onların bir tek dalına bile zarar vermekten kaçınırlardı. Zirveye varanlar, din ve dil farkı gözetmeden secde eder , toprağa yüz sürüp taşları öperlerdi. Dağ öylesine yüksek ve çevreye hakimdi ki 360 köyü ile tüm Kiği gözler önüne serilir hatta dürbünle bakıldığında Palu bile görünürdü. Surp Luys dağının yamaçlarındaki kayalıklarda ise bazıları yüzlerce insan barındırabilecek büyüklükte mağaralar vardı. Bu mağaralardan birinde din görevlisinin kutsadığı tuzu adaklık hayvanlara yedirirlerdi. Ancak bu ayinden sonra kurbanlar kesilebilirdi



PERİ SUYU

    Peri Suyu Fırat'ın en önemli kollarından biridir. Kaynağını Erzurum'dan alır, Bingöl'ün Yedisu, Kiğı ilçelerini doğudan batıya kat eder. Yayladere Karakoçan arasınada sınır çizip, Tunceli'nin Nazmiye ve Mazgirt ilçelerini yarıp Munzur ile birleşip Fırata dökülürdü. Şimdi Keban barajı gölüne dökülür.
  Nehir yöre insanlarınca farklı şekillerde adlandırılır. Çemê Çêrmugê, Çemê Hergepê, Çemê Xororê, Çemê Azevıngê, Çemê Zênê ve benzeri isimlerle anılırdı. Bugün Peri adıyla anılmasının gerçek nedeni bilinmiyor. Ancak yöre halkı bu nehrin şiddetini ve zulmünü asırlar boyu yaşamıştır. Peri Suyu aşırı dengesiz miktarlarda su akıtır. Yöre insanları onun bahardaki haşmetli akışını hem coşkulu bulurdu, hemde korku ve tedirginlikle izlerdi. O suyun deli olduğuna, cinli - perili olduğuna dair bir inanç yaygındı. Yöreyi türkleştirmekle görevli devletimizin memurlarının hepsi 'tembel' değildi. Yani hep kafadan adlar uydurmazlardı. Belki de meraklı bir memur halkın nehirle ilgili kanısını sorup öğrenmiş ve bu ismi uygun bulmuştur. Pek de bir mahsuru yok. Peri hem kötü cin anlamına gelmiyor. O nehirin saati saatine uymaz.
    Nehrin Peri olarak adlandırılmasının bir başka açıklaması da şu olabilir. 'Em çunê ber çêm' (biz nehire gittik) veya 'em terın ber Pırê' (Biz köprüye gidiyoruz - nehir kastedilerek). Pıre = köprü anlamına gelir. Geçitin yani 'köprünün olduğu yere gidiyoruz' denirdi. Pıre und Peri kelimelerinin karıştırılması sonucu da Peri Suyu ismi verilmiş olabilir. Tüm bu varsayımlara rağmen nehrimizin ortak ismi Peri Suyudur.

    Peri Suyu ilkbahar ve sonbahar aylarında 3 beton ve 3 asma köprü dışında geçit vermez. Kış ve yaz aylarında ancak geçit verebilir. Bahardaki deli akışını görmek mümkün değil artık. İsmaile Qelekci' nin aşk ve hasret türkülerindeki azameti yok artık. Buna rağmen Peri Suyu yörenin can kaynağıdır. Barajın kurulması ile birlikte, yörenin en verimli ve makinalı tarıma uygun arazileri su altında kaldı. Nehir kıyısındaki vadide yaşam söndürüldü.


Özlüce Barajı

    Bu barajın kurulması ile bölgede iklim ve bitki örtüsünde değişikliler bölgede yaşayan insanlarca tespit edilmektedir. Barajların genelde ömrünün 50 yıl olduğu söylenmektedir. 50 yıl sonra barajın dolması veya işlevini yitirmesi halinde bölgede iklim ve bitki örtüsünün bir kez daha değişmesi olanak dahilindedir. Bunun bölgenin bitki örtüsü bakımından gelecekte olumsuz etkileri kaçınılmazdır. Özlüce barajinda ekonomik olarak yerli halkın faydalanması daha sözkonusu değildir. Balıkcılık imkanı dahi yoktur.

   
  Baraj suyun çekilmiş hali, su altında kalan                   Azeving de Özlüce Barajının görünümü
  eski Kiğı - Karakoçan yolu
 




Yayladere (Xol Xol)


           Batıdan Yayladere ye girerken
 


Nüfusu:

2000

3.136

1997

2.898

1990

1.173

1985

1.553

 

YAYLADERE

XOL XOL Fotoğrafları

   
Yayladere Belediye Başkanı:             
HAŞİM AKYÜREK
Mesleği: TIBBİ SEKRETER,
Doğum Yılı:  23.08.1955, 
Eğitimi: LİSE
e-Posta: yderebelediyesi@mynet.com
Telefon: (426) 341 20 05  
Faks:     (426) 341 20 08

 


Yayladere Belediye Başkanı HAŞİM AKYÜREK

Yayladere Kaymakamı:
MUHİTTİN GÜREL

Kaymakamlık Erişim Bilgileri:
Telefon: (426) 341 22 24
Faks:     (426) 341 22 55

 

 

Mahalle Adı:

Muhtarı:

Muhtarlık Telefonu:

 

AKÇADAMLAR MAHALLESİ
 

ZÜLFÜ AYDIN

3412171

 

HAKTANIR MAHALLESİ

SABRİ GÜMÜŞSOY

3412054

 

HASKÖY MAH. MAHALLESİ

AZİZ ERGÜN

3412159

 

MERKEZ MAHHALE

ALİ DANIŞ

3412161

 

SARITOSUN MAHALLESİ

HAYDAR BEKAN

3412082

 

YOLGÜDEN MAHALLESİ

BAHATTİN YILMAZ

3412100


Yayladerenin iki bakkalı var
 

Mezra Sıbus yolundan görünümü

    Yayladere İlçesi Köyleri:

Köy Adı:

2000 Nüfusu:

İl Merkezine
Uzaklığı

 İlçe Merkezine
Uzaklığı:

BATIAYAZ

17

116 km

6 km

ALINYAZI

0

138 km

20 km

BİLEKKAYA

0

100 km

9 km

AYDINLAR

0

100 km

9 km

BOĞAZKÖY

0

117 km

7 km

ÇALIKAĞIL

0

120 km

20 km

ÇATALKAYA

0

125 km

15 km

ÇAYAĞZI

 

47

140 km

30 km

DALBASAN

73

140 km

20 km

DOĞUCAK

38

105 km

11 km

GÜNEŞLİK

16

120 km

10 km

GÖKÇEDAL

0

122 km

12 km

GÜNLÜK

 

15

126 km

16 km

KALKANLI

22

126 km

28 km

KIRKÖY

 

0

120 km

10 km

KORLU

34

135 km

15 km

SÜRMELİKOÇ

39

90 km

27 km

YAVUZTAŞ

0

126 km

16 km

YAYLABAĞ

0

125 km

15 km

0 lar kırmızı renkle yayın kurulumuz tarafından işaretlendi. Bunlar boşaltılmış köylerdir. Bu  çizelgede
Yayladere nin tüm köyleri belirilmemiştir. Bu çizelgedeki 19 Köyden 10 tanesi boşlamıs olması ilginç
bir informasyon olduğu için
0 ile işartetlemeyi gerkli gördük.

 

Parti

Oy

%

 

BTP

4

0.39 

 

AKP

503

49.56 

 

CHP

376

37.04 

 

BAGIMSIZ

132

13.00 

 

Diğer

0

0.00 

2004 Yılı Seçim Sonuçları:

Seçmen Sayısı: 1.074 
Katılım: %94,51

KAPLICALAR
Hozavit Kaplıcası:  Sıcaklık 48°C’dir.
Hasköy Kaplıcası:, Sıcaklık 32°C’dir.


Doğudan Yayladereye girişi

Bakkalın önünde Yayladereliler

Bingöl Milli Eğitim Müdürlüğü Web Sitesinden yayladere ile ilgili bilgi:
„Eski adı Holhol olup 1959 yılında Yayladere ismini 1987 yılında ilçe statüsü almıştır. İlçenin kuruluşuna ait kesin bilgiler bulunmamasına rağmen yapılan Jeolojik kazılarda M.Ö.900 yıllarında Ermenistan Krallığı ve M.Ö.550 yılarında Persler ve İskender imparatorluğu M.Ö.75 yılarında Ermenistan Krallığı  M.Ö.50 yıllarında ise Roma İmparatorluğu egemenliğine geçti. 1071 yılında Malazgirt savaşına kadar Bizans imparatorluğu hakimiyetinde kalmış 1080 ve 1001 yılarında Saltuklular'ın hüküm sürdüğü bölge 1473 yıllarına kadar Uzun Hasan'ın egemenliğinde kalmış Çaldıran Savaşı ile Yavuz Sultan Selim Han bölgeyi Osmanlı toprağına katmıştır.
       
Tunceli ile Bingöl il sınırlarının birleştiği yerde dağlar arasına kurulmuş bir ilçemizdir. İdari sınırlar olarak doğusunda Bingöl, Pülümür ilçesi, güneybatısı Tunceli ili Nazimiye ilçesi, güneyinde Elazığ ili Karakoçan ilçesi ile çevrili 400 km² alana sahiptir. Deniz seviyesinden 1610 m. yüksekliktedir. Kuzey batısında Tunceli ile birlikte 2800 m. yüksekliktedir. Selbüs ve Yavuz taş (TARU) Dağları bulunmaktadır. Tarıma elverişsiz toprağı ve düzlüğü az bulunan Bingöl ile Elazığ il sınırı oluşturup, üzerinde özlüce barajı yapılan peri suyu tek akarsuyudur. Bitki örtüsü olarak yer yer meşeden oluşan ormanlara sahip olup iklimi karasaldır. Kışları çok fazla yağışlı, soğuk, yazları serindir.“

Vikipedi, özgür ansiklopedisinden Yayaladere ile ilgili bilgiler:

Yayladere
‘’Yayladere, M.Ö. 2100 yıllarında Komuklar'ın ve Hurrilerin, daha sonra
Hititler'in, Urartular'ın, Persler'in, Romalılar'ın yönetimlerinde kalmıştır. 1071Malazgirt Savaşı'ndan sonra Selçuklular'ın, 1080-1201 yılları arasında Saltuk oğullarının, 1473 tarihine kadar Uzun Hasan'ın hakimiyeti altında kalan ilçe toprakları, 1514 Çaldıran Savaşı'ndan sonra Osmanlı İmparatorluğu topraklarına katılmıştır.

Holhol olan eski adı 1959 yılında Yayladere olarak değiştirilmiştir. Adaklı ilçesi ile birlikte 1987 yılında aynı kanunla ilçe statüsüne kavuşturulmuştur. İlçenin yüzölçümü 419 km² dir. Bu da il yüzölçümünün %5.16'sıdır. İl merkezinden uzaklığı 110 km'dir. Deniz seviyesinden yüksekliği ise 1550 metredir.
İlçe merkezi dışında belediye bulunmamaktadır. İlçenin 20 köyü, 80 mezrası bulunmaktadır. Belediye sınırları içindeki mahalle muhtarlığı sayısı ise 6'dır. 1997 Genel Nüfus Tespitine göre, ilçenin toplam nüfusu 3 274'tür. Bu nüfusun yüzde 88.52'si ilçe merkezinde, yüzde 11.48'i de kırsal kesimde yaşamaktadır. Km² başına 8 kişi düşmektedir’’


Kiğı - Gexi

 

Kiğı

Kiğı'nın bir köyü

Dükkan

Kiğı'da eski bir ev

Cadde de bir atlı

Tipik bir Kığı Dükkani
 


İlkokul
 

Eski Ermeni İlkokulu
 


Ermeni hamamı

Ermeni hamamının kubesi


 



KINKOR MANTARI 

Kınkor mantarı bu yörenin en sevilen yiyecekleri arasındadır. İnsanlar onun kuzu etinden daha da lezzetli olduğunu söyler. Bu yöreye özgü olan bu mantar baharla kınkor denilen bitkinin eski köklerinde çıkar. Kınkor çamımsı bir bitki çeşididir. Boyu 1,5 metre kadar olur. Yaylalarda ve 1500 – 2000 metre yüksekliklerde yetişir. Kış uzun sürdüğünden eskiden köylüler kestikleri kınkoru kar altında çürütüp hayvanalara yedirirlerdi. Genelikle kızaklarla kışın taşınırdı. Kinkor güzel bir görünüme sahip olmasına rağmen, el ile dokunulduğunda çok keskin ve hoş olmayan bir koku yayar. Ancak kınkor mantarının tadı pek az mantar da bulunur.


Kınkor


Kınkor Mantarı


Kınkor çiceği

Bu mantar baharda  bir - iki hata yaşar.  Büyükleri 30 cm çapına ulaşır. Mantar zamanı köylülerin çoğunun isteği mantar bulamakdır. Bu amacla 7 – 8 saat dağlarda dolaşanlar olur. Hatta İstanbul'da yaşıyan bazı Conag'lılar bu mantar zamanını özellikle seçip tatilerini buna göre ayarlayıp köye gelirler. Mantar zamanı nisanın son ve mayıs ayının ilk iki haftasıdır.

 


 

 



 
 
   
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol